AKP iktidarının başından bugüne kadar onunla mücadele etmekten asla geri durmayan bir kitle var, muhalif seçmen. Muhalif seçmen, 23 yıllık AKP iktidarı boyunca çok sınandı. Liderlerin basiretsizliğinden mi üzerine yapışmıştı muhaliflik, yoksa gerçekten bu ülkede artık onun hayat tarzının, dünya görüşünün yeri yok muydu, bunu anlamaya çalıştı bir müddet. Artık modası geçmiş miydi? Yanılıyor muydu? İyisi mi, bekleyip görsün.
Her daim muhalif hareketi destekledi. Her kim, ne saçmalarsa saçmalasın, yanında durdu çünkü başka şansı yoktu. Karşısındaki ampulün ilginç bir şekilde yarattığı karanlık, büyüdükçe büyüyordu. Bu tersine gidiş, bu geriye dönüş nerede sona erecekti?
Muhalif partilerde liderler değişiyor ancak dirayetli biri çıkıp da şu AKP’lilerin ağzını kapatamıyor, muhalif seçmenin içindeki öfkeyi yeterince yansıtamıyor, kaygılarını dindirecek bir sert duruş gösteremiyordu. Karşısında her gün cesareti ve özgüveni artan bir serseri takımı güçleniyor, ancak muhalif siyasetçiler salon adamı çizgisinden çıkmıyorlardı.
AKP’li yıllara içeriden bakış yazı dizimi okursanız, görürsünüz, muhalif seçmen başından beri sokaktaydı. Ancak iktidar çok büyük bir iştahla masadaydı. Satın alınabilecek herkesi sırayla satın alıyordu AKP. Nihayet Erdoğan’ın yolunu açan Deniz Baykal’dan kurtulduk derken, Kemal Kılıçdaroğlu’yla daha cesur bir muhalefet beklerken, aradığı performansı bulamadı muhalif seçmen. 2013 yılında daha fazla dayanamayıp kitleler halinde sokağa döküldü. Siz bilmiyorsanız, bi hakkımızı almayı biliriz dediler. Ancak karşılarında iktidar ile birlikte, onları iktidardan kurtarmasını umdukları en büyük muhalefet partisinin liderini buldular. AKP iktidarı şiddetle isyanı bastırmaya çalışırken, Kemal Kılıçdaroğlu da yumuşaklıkla bastırmaya çalışıyordu.
Hemen ardından bizi uzun bir sükûtu hayale sürükleyen kampanya geldi. İslamcılara yaranmak için zihni sinir bir icat; “Ekmek için Ekmeleddin” vakası. Muhalif seçmen yine içine içine bağırdı. AKP’ye gününü göstermek yerine, onu iktidarda tutan suç ortağı seçmenine yaranmak mı lazımdı yani muhalefetin iktidar olması için? Neden muhalif seçmenin arkasına geçmiyor da, ülkelerinin talan edilmesine müsaade eden AKP’li seçmene yaranmaya çalışıyorlardı?
Muhalif seçmen her bir seçim döneminde muhalif genel başkanların ve vekillerin sıcak suda çözdürdükleri oralet kıvamındaki muhalefetlerinden bıkmış, kendini iyice çaresiz hissetmeye başlamıştı.
Tam ümitler tükenmişken, artık kaderine razı olma ve ölümü bekleme aşamasına gelmişken, onlar için gerekli muhalefeti gösterebilecek, AKP’lilerin ağzına kürekle vurabilecek bir siyasetçi çıkmıştı, Muharrem İnce. Küçük olsun, bizim olsun tadında yapılan bu muhalefet, son dakika ortaya çıkan bir alıcının verdiği teklifle satılmış, muhalif seçmen bu zaman kadar duyduğu güvene yapılan ihanetin ardından iyice kabuğuna çekilmişti.
Artık kimselere inanamıyor, kimseye güvenemiyor, kendini bu ülkenin ötekisi sayan milyonlar birikiyordu. Yenilmelere doymayan Kemal Kılıçdaroğlu bu sefer yerel seçimlerde daha stratejik davrandı. Kendi örgütüne yöneldi, aslında başından beri yapması gereken buydu ama bir türlü kıvamı tutturamıyordu. Ya fazla ulusalcı koyuyordu hamura ya fazla sağcı. Sadece o günü değil, son seksen yılı toparlaması gerektiğini anlaması fazla zaman aldı. 2019 yerel seçimlerinde muhalif seçmenin de inada bindirdiği kazanma hırsıyla yerel seçimde hatırı sayılır bir başarı elde etti.
Bu başarı neticesinde elde edilen yumurtalar bir de çift sarılı çıkmasın mı? Hem İstanbul, hem Ankara, hem İzmir belediye başkanları, muhalif seçmene yıllardır aradığı dirayeti, dik duruşu, onurlu mücadeleyi tattırdılar. Sonunda bir şeyler yoluna girmeye başlıyordu galiba?
Ancak bu seçimin ardından şöyle bir hataya düştü Kemal Bey. Kazanma hırsına yenik düştü ve kendi partisinin gücünü, kendi seçmeninin gücünü hafife alarak daha fazla kazanmak için AKP’lilerin oyunu alması gerektiği fikrine kapıldı. Hâlbuki yapması gereken tek şey, şimdi de iktidara yürüyoruz özgüveni göstermesi, halkta karşılığı olacak, onların hem aklına hem duygu dünyasına hitap edecek vekil adayları bularak genel seçimlere gitmekti. AKP’ye karşı bu donanımlı vekillerle muhalefet etmesi yeterliydi. Kendi seçmeninin beklentilerini önemsemedi, görmezden geldi ve oy sayısını arttırmak için merkez sağ seçmeni kazanmak yerine AKP’li seçmenin ne istediğine odaklandı. AKP’lileri siyasal İslamcı yahut mütedeyyinlerden ibaret sandı. Mütedeyyin yahut Siyasal İslamcı kökenden gelen bir AKP’li asla ona oy vermezdi. Bunu biliyor olmalıydı ki, vitrine eski AKP’lileri, eski siyasal İslamcıları dizdi. Hâlbuki zannettiği üzere AKP yalnızca Siyasal İslamcı yahut mütedeyyin kitleden oluşmuyordu. Mütedeyyinler ve muhafazakârlar AKP’nin en kemik ve en dar halkasıydı. AKP’yi AKP yapan, merkez sağ seçmendi ve ona ulaşmak daha kolaydı. Üstelik onlar muhafazakâr bir söylemle değil, tamamen kazanmayla ilgileniyorlardı. Para kazanmak, güç kazanmak, makam kazanmak önemliydi onlar için ve AKP’de işler iyi gitmiyordu, yolun sonu görünüyordu. Burada Kemal Bey’in üç kritik hatası var;
- Sadece vitrininizde Siyasal İslamcı yahut eski AKP’liler var diye hiçbir AKP’li size oy vermez.
- AKP’lilerin gerçek çoğunluğu mütedeyyinlerden değil, çıkarcı merkez sağ seçmenden oluşuyor. Onları tavlamak için de bu ucuz vitrin numarası tutmaz, gerçek bir ekonomik vaatler zinciri sunmalıydınız. Holding patronlarını tehdit etmeniz merkez sağ seçmeni korkutur, çünkü onlar işine gücüne bakmak, kazanmaya devam etmek isterler. Tehdit sevmezler.
- Kendi partisine, kendi örgütüne, kendi seçmenine güvenerek lokomotif parti olmak varken, AKP treninin peşine takıldı ve bu trene binen herkes gibi kaybetti.
Yanlış hesabının tutması için yanlış insanlarla yanlış bir mantıkla ortaklık kurdu Kemal Bey. AKP seçmeni zorda dahi olsa, güçlü olduğu konumu bırakıp, kucaklanacağı, maruz görüleceği, başının okşanacağı bir oluşumun içinde asla var olmaz, kibri buna izin vermez. Eğer muhalif seçmene aradığı söylemi verip, kapılarını sağ partilere de açsaydı, yani onlarla ortak değil de yoldaş olsaydı, bambaşka bir görüntü oluştururdu. 2023 seçimlerinde CHP ricacı değil, lokomotif parti olmalıydı. Güçlü durmalıydı. O zaman güce tapan merkez sağ seçmeni tavlardı. Kendi seçmeni de zaten arkasında olacaktı, iktidar olmak mümkünken, avuçlarımızın arasından kayıp gitti.
AKP’ye yaranma siyasetinden yılan muhalif seçmen, bir öfkeyle Kemal Kılıçdaroğlu’na kapıyı gösterdi. O inat etti, biz inat ettik, millet kazandı.
Özgür Özel muhalefeti konusunda muhalif seçmen eski söylemlerine bakarak ümitlendi ama ümidinin kökeni belki de AKP karşısında asla pes etmeyen, dik duran ve onunla hem hukuk, hem söylem, hem icraatlarıyla mücadele eden Ekrem İmamoğlu’nun arkasında durmasıydı.
Özgür Özel’in liderliği heyecan yarattı ama kısa süre içerisinde performansı hayal kırıklığına uğrattı. 23 yıl boyunca defalarca ihanete uğrayan muhalif seçmen yine AKP tarafından satın alınacaklarını düşünmeye başladı ve öfkesi kabardı. 2024 yerel seçimlerinde muhalif seçmen bazı adaylara ve bazı adaylar için girilen etik olmayan kayırma görüntülerine itiraz etti. Seçim süreci ve sonuçlarına bakılırsa kısmen haklıydı da. Üzerine Özgür Özel’in iktidara yönelik yumuşama çağrısı öfkelenmelerine sebep oldu. Yine de Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın varlığı güven veriyordu ancak onların da rekabeti endişelendiriyordu. Muhalif seçmen, Özgür Özel’den iktidarla orta yolu bulmasını değil, kavga etmesini ve iktidarı söke söke almasını bekliyordu. %30’lara varan kararsız seçmen, iktidarla mücadele etme gücüne göre oy verecekti CHP’ye çünkü ancak güçlünün yanında durabilirdi. Ne yapsın, zayıf bir iradeye sahipti. Ancak Özgür Özel, iktidarla yumuşamaktan bahsederken kararsızları da kaybediyordu. Belli ki artık kaybettiğini kabullenmeye başlayan kararsızların hesabını da soramaz, kaybolan yıllarını geri getiremezdi. İktidar mı daha güçlü, CHP mi diye bakınırken; CHP’de beklediği dirayeti, kararlılığı, dahası yönetme azmini, becerisini göremiyordu. İktidarın çamurunda oyun oynuyordu hâlâ CHP.
İktidar, Ekrem İmamoğlu’ndan korkmakta haklıydı ama asıl korkması gereken, bir önceki seçimde tuvalet terliğine dahi oy vermeye karar veren, 23 yıldır öfkesi biriken, defalarca patlama noktasına gelip sönümlendirilen muhalif seçmendi. Ekrem İmamoğlu’nun diplomasına el konulup tutuklandığı andan itibaren muhalif seçmenin öfkesi taştı, umudumuzu çalmayacaktınız!!

AKP’den başka iktidar görmeyen gençler, artık bir azınlık cuntasına dönüşen AKP rejimi haricinde bir geleceklerinin olmadığını gördü ve artık YETO dedi. Okurum, diplomamı alırsın, mezun olurum, iş imkânlarımı elimden alırsın, birini severim, para yetirip bir hayat kuramam, eeh sizi mi çekicez be!!
Ekrem İmamoğlu’nun yokluğunda Özgür Özel’i liderliğe zorladı muhalif seçmen. Ya bizimlesin, ya biz gidiyoruz dedi. 2023 seçimleri sırasında ve sonrasında çok yazdım “Yapayalnız Muhalif Seçmen” diye. Eğer siz kazanmayı başarmazsanız, biz kendi başımızın çaresine kendimiz bakacağız diye noktaladım yazılarımı. Özgür Özel’den beklediğim performansı göremeyince Twitter’da önemli gazetecileri, aktivistleri ağırladığım “Muhalif seçmenin temsiliyet sorunu” başlığıyla yayınlar yapmaya başlamıştım en son. Bu başlıkla bir yazı da yazdım. Çünkü kazanmamızın önündeki en büyük engel, muhalif seçmen kadar öfkeli, muhalif seçmen kadar dikkatli, muhalif seçmen kadar dirayetli olmayan liderlerdi. Muhalif seçmen AKP’lilerle yaşamayı, mücadele etmeyi, hayatta kalmayı öğrenmişti ancak genel merkez binasına hapsolmuş elitler AKP’lilerle nasıl mücadele edilir bilmiyordu.
Öğrettik!!
Muhalif seçmen, lideri hapsedildiği anda yeni bir lider yarattı. AKP’yi bir parti değil, muhalif seçmen yenecek. Bir gün CHP iktidara gelirse, bu hiçbir siyasetçinin değil, tamamen muhalif seçmenin 23 yıldır süren inadı ve mücadele azmi sayesindedir.
