Zararına satışlar

İslamcılığın 5 şartı vardır;

  1. Yalanlara iman
  2. Kayırmacılığa iman
  3. İkiyüzlülüğe iman
  4. Batı’dan, ABD’den gelecek yardımlara iman
  5. Hiçbir şeyin bedelini ödemeyeceğine iman

İşte İslamcılığın bu beş şartından beşincisinin gereği olarak bugün AKP, iktidarını kaybetmemek için bugüne kadar sermaye ettiği çok şeyi gözden çıkarıyor. Yeter ki bedel ödemeden gidebildiği yere kadar gidebilsin. İşte bu beş şart sayesinde ABD’si, Avrupa’sı İslamcıları kullanıyor. Hem de dünyanın her yerinde.

İktidarda kalmak uğruna Kanal İstanbul’a onay veriyor; İstanbul’u, Kıbrıs’ı, Gazze’yi satıyorlar.  Yavru vatan dediğimiz, kendimizden ayrı görmediğimiz Kıbrıs’ı bahis, uyuşturucu, kumar ve fuhuş cennetine dönüştürüp Müslümanlık, milliyetçilik taslayabiliyorlar. Gazze’de Müslümanlara soykırım uygulanıyor diyerek kendi kitlesine kan ve gözyaşı satarken –çünkü onlar bunu sever- , Trump tatil köyüne onay veriyor, Gazze’lileri tehcir etmek isteyen İsrail’in emlakçılığını yapıyorlar.

Bugüne kadar İslamcıların en meşhurları bile Gazze için ne yaptı? Rachel Corrie gibi tankın önüne yatıp hayatını mı feda etti? Rümeysa olup üniversiteden mi kovuldu? İsmail Kılıçarslan gibiler ağlak ezgiler ve çay eşliğinde uyduruk şiirlerini okudu, kefiye takıp dilenci gibi boyun büktüler. Çünkü İslamcılar mazlumdur, elleşmeyin onlara, yazıktır, günahtır.

Gazze’nin gözünün yaşına bakmayan Netanyahu’nun Türkiye şubesi kendi milletinin gözünün yaşına bakar mı?

Kimileri Erdoğan İstanbul’da geri adım atar mı diye merak ediyor. Bu saatten sonra geri dönüş mümkün değil. Ekonomik darboğazı aşmak ve oyunda kalabilmek için Ekrem İmamoğlu’nu hapsedip, İBB’ye kayyum atama aşamasına gelen biri, geri adım atamaz. Millet iradesine darbe indirme karşılığında Kıbrıs’ı, Gazze’yi veren ve apar topar Kanal İstanbul’a başlayan Erdoğan, geri dönebilir mi? Dönemez.

Kıbrıs’ı satan Türki cumhuriyetlere kızıyoruz da bu satışın ardından Türk yetkililer de ortalığı ayağa kaldırmadı. Ültimatom vermedi, posta koymadı. Belki de zaten büyük abileri aracı olmuştur Kıbrıs’ın satışına, olamaz mı? Peki, Türkiye bu onayı bedava mı verdi acaba? Yoksa sıkıyorsa izin vermesin miydi? Halil Falyalı’nın Hakan Fidan’lı, Erdoğan’lı, Kalın’lı, Foat Oktay’lı arşivini bugün boşuna mı konuşuyoruz? Zaten senelerdir konuşulan bu olay, kimin için raftan indirildi? Neden ABD ve Avrupa hattında geziyor bu dosya?

O değil de, işleri bir de tersinden düşünelim derim ne dersiniz? Zihin pratiği olur.

Belki de, İBB’ye operasyon yapabilmek için Gazze ve Kıbrıs feda edilmemiştir de, Gazze ve Kıbrıs pürüzleri çözüldükten sonra Kanal İstanbul’un yapılmasıyla ortaya çıkacak bir rotaya engel olduğu için Ekrem İmamoğlu’nun hapsedilmesi gerekmiştir? Çok yönlü düşünmek lazım, bir bakış açısına odaklanmak bizi körleştirir. Aşağıdan yukarı ilerleyebileceği gibi, yukarıdan aşağı da gelişmiş olabilir bu olay.

Bilemiyorum, düşünüyorum sadece..

Necmettin Erbakan’ın iddia ettiği gibi Erdoğan’ı bir Orta Doğu projesi olarak başımıza getirenler, on yıllarca bu ülkede Siyasal İslam’ı benimsemiş siyasetçilere, çeşitli tarikatlara ve FETÖ’ye yatırım yaparak bu ülkenin aydınlarını, profesörlerini, gazetecilerini öldürenlerdi. Bunu birkaç dini vakfa devlet arazisi peşkeş çekmek, beşli çeteye ihale verebilmek, AKP ve MHP’lileri mevki-makam sahibi yapabilmek için organize etmediler herhalde?

Her halükârda üzerimizdeki sorumluluk ve yol haritası aynıdır. Ha AKMHP iktidarına karşı vatanı savunmuşsun, ha dış güçlere karşı. Bu işin merkezi aynı, öyleyse mücadele hattı da aynı. Bizler, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak egemenliğin kayıtsız şartsız millette kalması için kanımızın son damlasına kadar mücadele etmek Z O R U N D A Y I Z.

Velev ki Erdoğan dış güçlerin amaçlarına hizmet etmek için Kıbrıs’ı, Gazze’yi, İstanbul’u, Türkiye’nin egemenliğini feda etmiyor da, gerçekten sadece kazanma hırsıyla bu hataları yapıyor olsun. Bu durumda kazanmaya değil kaybetmeye çalışıyor, İmamoğlu’nun önündeki engelleri kaldırmaya azmetmiş görünüyor. Ekrem İmamoğlu’na operasyon yaparak sebep olduklarına bakın:

Ekrem İmamoğlu için;

📌 Kılıçdaroğlu tehdit olmaktan çıktı.

📌 Mansur Yavaş’la rekabet bitti.

📌 Muhalifler birleşti.

📌 Oy oranı arttı.

📌 Vatandaş İmamoğlu’nun macerasını kendi hikâyesiyle eşledi ve seçmenle arasında kurulması çok zor olan duygusal bağ kuruldu.

Birileri Erdoğan’ı son kullanma tarihine kadar kullandıktan sonra ekarte etmeye yemin etmiş gibi.

Hâlbuki İmamoğlu’nu hapsetmektense rakibi olmasına izin verse, Mansur Yavaşla rekabetini kızıştırsa, davayı açsa ama tutuksuz yargılasa, şuan hapsetmek için yarattığı şaibeyi onu şüpheli göstermek için seçim meydanlarında yaratsa, kazanma şansı olmaz mıydı? Kılıçdaroğlu ekibiyle hareket ederek kurultayı tekrar ettirmektense, seçim kampanyası boyunca o yarayı kaşıyıp, Kılıçdaroğlu’na da bir takım açıklamalar yaptırıp CHP’yi sürekli taciz etme imkânı elde etmez miydi? Şimdi karşısında ikinci defa, daha yüksek oyla ve firesiz bir listeyle seçilmiş, çok daha güçlü bir Özgür Özel var. Ama işte seçme şansı yok. Kazanmaya değil, kaybetmemeye çalışıyor.

Özgür Özel’in de Maltepe mitinginde kullandığı yazı başlığımı tekrar edeceğim.

“Turpun büyüğü sensin Erdoğan. Sen Ekrem İmamoğlu ile uğraşacaksın, zamanında ektiğin zehirli tohumlar da seninle..

Ben gidişatla ilgili Ruşen Çakır gibi iyimser değilim, Erdoğan İmamoğlu’nu salmayacak çünkü salamaz. Sonuna kadar zorlayacak. İşler daha da çığırından çıkacak ve sonunda haddi aşan herkes gibi her şeye rağmen kaybettiğini anladığı anda hiç istemediği ama kaçınılmaz bir sona karar vermek zorunda kalacak. Biz, belki de ondan sonra seçim yapacağız.

Bahçeli’nin Erdoğan’a hukuk sınırları içerisinde hareket et şeklinde mesaj verdiğini iddia ediyorlar ama bu hayatın olağan akışına aykırı. Toplumun gittiği yön, Bahçeli’yi bir tercihe zorluyor. Sadece Bahçeliyi mi? Falyalı arşivini elinde tutanlar da topluma ve CHP’ye bakıyorlar.

Geçen hafta Yozgat’ı konuştuk. Yozgat’ın değişimi ile Bahçeli’nin değişimi paralel okunmalı. Yozgat’a bakıp millet uyandı diyenler; Bu millet uyanmaz, sağından soluna döner. Uyandırma servisi CHP iktidarından sonra başlayacak bir hizmet. Yozgat da, Bahçeli de, İsrail’de, Trump da, Avrupa da bize bakıyor, muhalif seçmene.

Kazanmak için gittikçe artan bir şiddetle mücadele etmeye devam etmek zorundayız sevgili muhalif seçmen kardeşim, yoksa yok olacağız.

Not: Konuyla ilgili görsel araması yaparken karşıma çıkan şu yazıya da göz atın.

Gazze’den sonra yeni hedef Kıbrıs! İsrail, harekete geçti