Ekonomi yönetiminde bir bakan gidiyor, bir bakan geliyor, kısa süreler içerisinde merkez bankası başkanları değişiyor ama ekonomi daha da kötüye gidiyor.
“Efendim, uygulanan politikalar hatalı, o yüzden kim gelirse gelsin, ekonomi kötüye gidecek.”
Böyle mi düşünüyorsunuz?
Siz, ekonominin beceriksizlik sonucu kötü yönetildiğini mi düşünüyorsunuz? Borsanın yanlışlıkla alt-üst edildiğini mi düşünüyorsunuz? Tıpkı millî eğitimin, sağlık sisteminin yanlışlıkla mahvedilmediği gibi ekonomi de yanlışlıkla mahvedilmiyor.
Zaten berbat durumda olan ekonomik tabloya rağmen ekonomik parametreler umursanmadan Ekrem İmamoğlu içeri alınıyor, ekonomi daha da alt üst oluyor ama iktidar, panik halinde attığı adımı geri almıyor, normalleşmeye çalışmıyor, pardon demiyor, giderek daha da el arttırıyor. Ortalık biraz durulur gibi oluyor, hop bir operasyon daha. Ama birden bire tüm operasyonu üzerimize boca etmiyor, şok etkisi yaratmıyor, peyderpey oynuyorlar tansiyonumuzla. Neden? Tablo normale yaklaşır gibi olduğu an yeni bir operasyon geliyor. Çünkü dalgalı deniz gerekiyor.
ROK çukuruna açıklama yaptırıp birkaç saat içerisinde “pardon ya yanlış alarm” dedirtilerek kimler, neler kazandı acaba birkaç saat içerisinde?
Peki, neden bile isteye ekonomiyi alt-üst ediyorlar?
Dalgalı denizde vurgun büyük olur..
Eğer dalgalı denizde balıkların nereye kaçacağını bilen bir denizciyseniz, büyük vurgun yaparsınız. Velhasıl-ı kelam, Türkiye ekonomisi beceriksizlikle, yanlışlıkla kötü yönetilmiyor, Türkiye’ye ihanet ediliyor.
Ekonomi beterin beterini görmüşken, Kanal İstanbul’un inşaat maliyeti bile karşılanamaz durumdayken, Kanal İstanbul projesine dair haberler piyasaya salınıyor. İBB operasyonundan iki ay önce yapılan Kanal İstanbul sunumu ve keşif uçuşu videoları sızdırılıyor. Piyasalar hareketleniyor. Aşağı yönlü-yukarı yönlü orası önemli değil, önemli olan her seferinde birileri kazanç sağlıyor.
Bir bakan çıkıyor Kanal İstanbul’u yapmayacağız diyor, diğeri çıkıyor yapacağız diyor. Hangisi yalan söylüyor? Rabbimin hikmetinden sual olunmaz; ikisi de.. Kanal İstanbul yapılacak, çünkü o bölgedeki arsa satışları bu vaatle yapılıyor. Kanal İstanbul yapılmayacak, çünkü para yok.
Peki, iktidarının yarıdan fazla süresince ekonomiyi iyi yönettiği için halk tarafından teveccüh göre bu iktidar ne oldu da ekonominin ayarlarıyla oynamaya başladı?
Bu adamlar, yeniden seçilemeyeceklerini çok ama çok iyi biliyorlar. Uzun zamandır düşüş trendinin farkındalar. Düşüşü engellemek için türlü manevralar denediler. Ama olmadı, olmuyor, olmayacak, bunu 2019 seçimlerinden beri biliyorlar. Bu yüzdenkoparabildikleri kadarını koparmaya, verebildikleri kadar çok zarar vermeye çalışıyorlar. Hani kendilerinden olmayana düşman hukuku uyguluyorlar ya, bu ülkeye de düşman hukuku uyguluyorlar. Verebilecekleri kadar çok zarar verip, alacakları kadar çok şey almaya çalışıyorlar.. Bu ülkeyi dar-ül harp olarak görüp Cuma namazı kılmayanlar, hayallerini gerçekleştirememiş olmanın hıncıyla giderayak bu ülkeden ve halkından intikam alıyorlar. Atatürk Havaalanını dümdüz ediyor, askeri arazileri satıyor, madenleri yağmalıyor, kadınları öldürüyor, gençlere işkence ediyor, çocukların aklını iğdiş edebildikleri kadar mahvedip bırakmaya çalışıyorlar.
Yaptıklarına bakınca geriye dönmemecesine gemileri yaktıkları anlaşılıyor. Yarın yokmuş gibi yaşayan bu adamlar, Türkiye’nin yarınlarını yakıyorlar. Hâlbuki yarın var, yarınlar bizim. Ama yarınımızda onlar olmayacak. İşte bu yüzden bu ülkedeki itibarları ve geride kalanlar umurlarında değil, mümkün olduğunca büyük hasar bırakmanın, mümkün olduğunca büyük vurgun yapmanın peşindeler.
“Bir daha seçim olur mu?” vs. fasa fiso bunlar. Bu lafları geçiniz ve onların kafasıyla düşünmeyi de bırakınız. Halk isterse seçim olur, istemezse olmaz. Seçim tarihini bu sefer en kritik anlarda Erdoğan’ın yolunu açan Bahçeli değil, halk belirlemeli.
Bahçeli şuan gönlünce değil, mecburiyetleriyle hareket ediyor. Şu, Özgür Özel’e atılan Osmanlı tokadının da –belki bana manyak bu kadın diyeceksiniz ama pek de haksız sayılmazsınız- Bahçeli’den CHP’ye bir aşk mektubu, RTE’ye de sabotaj olduğunu düşünüyorum..
Olayları soğukkanlılıkla değerlendirmeye çalışıyorum. Bu kaotik ortamda hareket alanımız ne olmalı sorusunun cevabını bulmak için halk nezdinde, siyaset sahnesinde hiçbir itibarları kalmamış bitirim ikiliye bakmıyorum.
Muhalif seçmen ve muhalif seçmenin rüzgârını yelkenine doldurmayı başardığı müddetçe CHP, zor olanı başarmaya çalışıyoruz. Tertemiz bir mücadeleyle kırmadan, dökmeden bu ülkenin kodlarını yeniden yazıyoruz. Halkta karşılığı kalmadığı için yıkılan Osmanlı ne olduysa, Neo Osmanlıların sonu da aynı olacak, bundan zerre kadar şüphem yok.
Bitirim ikilinin bir dedikleri bir dediklerini tutmasın, ne iyi. Centilmenlik yerine, mertlik yerine kabadayılığa başvursunlar, kendileri bilir. Sözlerine ve siyasal hamlelerine güvenilmeyeceğini ispatlayan bu insanlara devlet emanet edilemeyeceğini onlardan iyi kimse anlatamazdı. 40 yılda inşa ettikleri siyasal hareketlerini 20 küsur yılda bozuk para gibi harcadılar, âlâ. Geleceğimiz için mükemmel bir turnusol oldu AKMHP iktidarı. Siyasal İslamcıların da Milliyetçilerin de davalarının altının bomboş olduğu, hiçbir etik değerlerinin, kırmızıçizgilerinin olmadığını hiçbir şüphe bırakmayacak şekilde ifşa ettiler. Kürt düşmanlığının, Alevi düşmanlığının suni üretilmiş ihanet projeleri olduğunu gözümüze soktular.

Türkiye bu hafta iki babayla tanıştı.
İkisi de AKM’de, aynı mekândaydı. Birinin evladı babasının ardından iri gözyaşları döktü, veda ederken sesi boğuldu. Diğerlerinin hayatta kalmayı başaran evladı ise “ölse de kurtulsak.” dedi. Küçücük bir gülümsemeyi bile yıllardır bu ülkeye çok gören kötülük ittifakı, Sırrı Süreyya Önder’e mükemmel bir vedayı çok gördü, kıskandı, önüne geçmek istedi. CHP ve Kürt hareketi arasındaki uyumu baltalamak isteyenler; AKM’deki Kürt-Türk kardeşliği görüntüsü yerine, Gezi’yi dolduran binlerin kararlılığı yerine kendi hödüklükleri konuşulsun istediler. Başardılar da. Zaten bunun için kalkışmadılar mı çözüm-süzlük sürecine? Sırrı Süreyya ve Özgür Özel yan yana gelemesin diye.. Sırrı Süreyya Önder’in devri daim olsun, uğrunda mücadele ettiği barış geleceğimizde gerçekliğimiz olsun.

Neo Osmanlıların elinden çıkan o tokat birlikteliğimize, o tokat meydanlarda adalet isteyenlere, o tokat Özgür Özel’in şahsında, Gezi’nin bağrında, halka atılmış bir tokattır.. O tokat Özgür Özel’in şahsında özgürlük talebimize..
Bunlara izin verilmemeli.
Zor kullananlara karşı zoru başarmak zorundayız. Tertemiz bir mücadeleyle bugünlere geldik, nihayete eriştirmek zorundayız. Türkiye’yi ihanet çetesinden kurtarmak zorundayız. Özgür Özel artık savunmadan çıkmazsa, dün tokatla gelen, yarın silahla gelir. Dün bir olan, yarın beş olur. Bu yüzden; savunmayı bırakın, taarruza geçin Özgür Özel..