Erdoğan’ın mirasını kim almak ister?

AKMHP iktidarının iki muktediri de geride bırakacakları mirasa şekil vermeye çalışıyor. Bahçeli siyasi ömrü boyunca ekmeğini yediği Kürt düşmanlığını ikbali uğruna terk etmekle kalmadı, hızını alamayıp Öcalan’ı meclise çağırdı. CHP’nin Kürtlerle legal düzlemde barışma gayretlerinin zorunlu sonucu olarak çağırmak zorunda kaldı. Geleceğin kavgada değil, barışta olduğunu kabul etmek zorunda kaldı. Peki, Erdoğan? O kendisinden sonrası için nasıl bir miras bırakmak istiyor? Mirasını kime bırakmak istiyor? Bir diğer bahis, AKP içerisinde onun mirasını almak isteyen birileri bulunur mu?

Yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen AKP’nin hem parti örgütünde hem seçmeninde büyük bir çözülme görmüyoruz, görmeyeceğiz de. Erdoğan hayatta olduğu müddetçe AKP’nin oyu %20’den aşağı düşmeyecek. Bu da ülkemizdeki endişeli mütedeyyinlerin çoğunluğuna, AKP’nin kemik seçmen kitlesine tekâbül eder.

Yine de hem seçmeninin, hem partililerin sesli bir şekilde Erdoğan’ı eleştirmemeleri incelenmesi gereken sosyolojik bir mevzudur. Bize has değildir, dünyada örnekleri daha önce de görüldü. Günahkârlar kendilerini zincirlemektense safa yatmayı tercih eder çoğunlukla. Tıpkı iktidarın kendi hatalarını dış güçlere attığı gibi seçmeni ve destekçileri de kendi hatalarını safa yatarak savuşturuyor. Yüzleşmekten ve eleştirmeye başlamaktan kaçınıyor çünkü 23 yıldır sebep olduğu yıkımın neresinden başlayıp tövbe etsin? Bu karanlığı birlikte yarattılar ve hesap verme zamanı yaklaştıkça sıkım sıkım sıkılıyor, gerim gerim geriliyorlar. Bedel ödemek istemiyorlar.

Alenen işlenen suçlara arka çıkmak, haksızlığa göz yummak öncelikle kendinden, erdemlerinden geçmeyi gerektirir. Uğruna erdemlerini terk ettiğin bir kazanımın kaybedilmemesi için ise ya sonuna kadar savaşmak yahut kendine yeni bir güç merkezi bulmak gerekir. Çok düşük bir ihtimalle hatalarıyla yüzleşir, temiz bir sayfa açar insanlık. AKP seçmeni ve elitlerinin yaptığı da bu. Yüzleşmeyi ve hedef gösterilmeyi, suçlamalara cevap üretmeyi mümkün olduğunca ertelemek için mücadele ediyorlar.

Peki, bu mücadeleyi neden sokaklarda vermiyorlar da susuyorlar, saklanıyorlar?

Çünkü savaş henüz bitmedi, ya Erdoğan otoriter rejimini kurmayı başarırsa? Bu başarının sağlanması umuduna yaslanıyorlar. Yanlış okumadınız, AKP’liler Erdoğan’ın otoriterleşmeyi başarmasını umuyorlar. Erdoğan’ın otoriterleşmesini ve yüzleşmeyi ertelemeyi umuyorlar. Artık zapt-u rapt altına alamadıkları çocuklarını rejim yoluyla baskılamaktan, çocuklarına kötü örnek olan seküler gençlerin ve yoldan çıkmış mütedeyyin aile çocuklarının hapse atılmasından memnuniyet duyuyorlar. Onlar da Erdoğan’ın yerinde olsalar aynısını yaparlardı. Aynı yöntemlerle kaybetmeyi ertelemeye çalışırlardı.

AKP’li elitler de seçmenden farklı değil elbette, aynı hamurdan üretildiler. AKP’li seçmenden tek farkları; rejim sayesinde büyümeleri, güçlenmeleri, servet edinmeleri ve bu serveti AKP rejimine borçlu olmaları. Öyleyse AKP’nin fakr-u zaruret içerisinde kıvranan seçmeni de, elitleri de Erdoğan’ı açıkça eleştiremez, hatalarıyla yüzleşemez. Erdoğan iktidarı demek, kendi iktidarları demek çünkü.

Görüyoruz ki AKP’liler Erdoğan’ı açıkça eleştirmedikleri gibi açıkça övmüyorlar da. Hem desteğe, hem kösteğe sağır bir pasif koruma içerisindeler. Erdoğan bu savaşı kazanırsa onun sayesinde kazanmış olmaya razıyken, kaybederse kendileri yüzünden kaybetmiş olmak istemiyorlar. Erdoğan’ın sebep olduğu yıkımın dinlerini, yaşam biçimlerini, değerlerini çürüttüğünü ve Erdoğan sonrası için kendilerini toplumda saygın bir konuma taşıyabilmek için sıfırdan başlamaları gerektiğini düşünüyorlar. Büyük bir bakiye bu ve bu bakiyenin altına girmektense halihazırda katlandıkları cezalar daha katlanılabilir geliyor.

Erdoğan artık kendisini desteklemek zorunda olanlar haricinde yeni bir kitle yaratamaz. Ancak baskı ve cebirle var olabilir. Yaptıklarını temize çekmeye ise ne niyeti ne zamanı var. AKP içerisindeki elitlerin sessizliklerinin bir sebebi de bu, Erdoğan’dan kalacak mirası üzerlerine almak istememeleri. Kullandığı yöntemleri doğru bulmuyor ama bulaştıkları günahlar sebebiyle de başka çıkar yol göremiyorlar. Kimsenin sahip çıkmak istemeyeceği bir serveti var Erdoğan’ın bugün. Zorla, hileyle, kanla, gözyaşıyla elde edilmiş bir servet.

AKP’li seçmen ve elitler zamanında itirazlarını yükseltmedikleri için pişman olurlar mı? Sanmıyorum, realist değil, kaderciler çünkü. Hiçbir şeyi onlar yapmadı. Böyle olması gerekiyordu, oldu.

AKP içerisinden çözülme ve münakaşa haberleri geliyor ancak ben bu iddialara sevinsem de kazanma umudumu oraya bağlamıyorum. Destekleyici bir güç olabilir ama asla yaratıcı bir güç olamaz. Başarının anahtarı başkalarının değil, bizim elimizde olmalı. Biz kim? Muhalif seçmen elbette ve muhalif seçmenin itekleye itekleye iktidara taşıyacağı CHP. Türkiye’nin dönüşümünü, gelecekteki iktidarı ve ittifakları belirleyecek olan güç muhalif seçmen ve CHP işbirliğidir. Muhalif seçmen kendisine rehber olarak Atatürk’ün mirasını seçiyor. CHP’de artık savunma hattından çıkmalı ve iradesini ortaya koymalıdır. Örneğin AKP’deki çatlakları büyütmeli, kendi iktidarında nasıl bir Türkiye’de yaşayacağımızı nesnel çözüm önerileri ile sunmalı, sadece biz böyle yapmayacağız üzerinden var olma kolaycılığından çıkmalıdır.

Vaatlerinizi sıralayın ki insanlar seçim havasına girebilsin. Yoksa seçim olur mu olmaz mı demeye, Erdoğan acaba şimdi nasıl bir zulüm icat edecek diye düşünmeye devam ederiz. Ne kadar iyi direnseniz de savunmada kaldığınız müddetçe oyun kurucu iktidar oluyor. Oyunu sizin kurmanız için saldırıya geçmeli, reel seçim vaatlerinizle halkı heyecanlandırmalısınız.

patreon.com/nurbetularas