PKK
AKP MHP
Bermuda şeytan üçgeni gibi görünen, hayatta kalabilmek için kana, kaosa, kavgaya ihtiyaç duyan bu üç yapının ağzında onlardan hiç beklemediğimiz bir sözcük “barış”. Haliyle herkes tedirgin, bu nasıl bir barış? PKK tarafından barış ilan edilir edilmez, iktidar bu barış sürecinin Anayasa gündemleri sebebiyle olduğunu itiraf etti. Düne kadar DEM Parti’yi kapatmak için Anayasa mahkemesini kapatmaya yeltenen Bahçeli, 23 Nisan çocuğu gibi mutlu. PKK barış için gerekli şartların sağlanmasını beklediğini ifade ediyor.
Bermuda şeytan üçgeninin ağzındaki barış sözcüğünden şüphelenmemiz için başka bir sebebimiz daha var. Birçok kişi için bu üçlünün bir ortak yanı var, üçünün de kökü dışarıda. Haliyle insan soruyor, bugüne kadar Türkiye’yi karıştırmakla memur olduğunu düşündüğümüz bu üç yapı aynı hedef etrafında birleştiyse, bizi nasıl bir tehlike bekliyor? Emperyalist devletlerin Türkiye ajandasında paralı askerlik yapan bu üç yapının birleştiği, maskelerini yarıya kadar indirdiği hedef nedir?
Bu üçlünün bir ortak yanı daha var, “barış” için giriştikleri süreç, üçünün de form değiştirerek hayatta kalma süreci. Bu süreç, Türkiye için ya imhaya, ya inşaya sebep olacak. Belki de hem imhaya hem inşaya sebep olacak. Şöyle ki;
Aç kalınca varoluş sebeplerini yemeye başlayan bu üç yapı ağızlarındaki koca koca lafların, döktükleri kanların ve ilkesiz ülkülerinin ifşasından öte Türkiye’ye şunu göstermiştir. Din, ideoloji, savaş hepsi yalan. Bizler 40 yılı aşkın süredir boşuna kavga edip duruyoruz. Siz sakın bize uymayın, kardeş kardeş geçinin e mi?
Tamam,
Biz de zaten yeni Türkiye’yi inşa etmenin arefesindeydik, iyi oldu hatırlattığınız ama zaten farkındaydık. Tam bu gündoğumu muştusunda gelen ölüm haberiyle artık geçmişi bir tarafa bırakabilir, geleceğe odaklanabiliriz. Ne yapmamız gerektiğini çok iyi biliyoruz.
Kurtuluş Savaşı’yla emperyalist devletlerin hevesi kursağında kalmıştı. Eş zamanlı değil ama yaklaşık zamanlarda inşa edilmeye başlanan bu üç yapı, İslamcılık, Türk ve Kürt milliyetçiliği, Türkiye’yi böldü, kana buladı ama aynı zamanda bu kavgayı kenarda izleyen milyonlara da bir şey anlattı. Birileri biz birbirimizi yerken, bu ülkeyi dilediği gibi yönetmek istiyor. Ya teslim olacağız yahut geleceğimize sahip çıkacağız. Zar zor elde ettiğimiz demokrasinin, özgürlüklerin, laikliğin dibine döşenen bu üç dinamit patlatılırken bu ülkenin ne kadar sağlam temeller üzerine kurulduğunu, zedelense de yok olmayacağını, yapılacak güçlendirme çalışmalarıyla daha da sağlamlaşacağını göreceğiz.
AKP, öyle bir yokluk içerisinde son nefesini veriyor ki, oylarının düşüşünü durduracak hiçbir alternatifi kalmadığı için en büyük rakibini hapse atmak zorunda kalıyor. Muhalefet yolsuzlukları, ekonomiyi konuşmayı bırakıp kendi derdine düşsün, bin parçaya bölünsün diye umarken, muhalefet dağılmak bir yana, halkın ciğerlerinden gelen güçlü bir nefesle Hak, Hukuk, Adalet diyerek doğruluyor, kendine geliyor.
MHP, AKP ile ortaklık sürecinde öyle bir güç zehirlenmesi yaşadı ki, kayıp giden iktidarını tutabilmek, masada kalabilmek için iflah olmaz bir kumarbazın kolundaki saati çıkarıp ortaya koyması gibi varlık sebebini ortaya koyuyor.
PKK silahları bırakıyor, başından beri yönelmesi gereken meşru zeminde siyasete razı oluyor. Yıllarca TBMM’deki vekilleriniz sizin suçlarınıza ortak olma suçlamasıyla hapis yattı, siyasetten yasaklandı. Neye yaradı binlerce insanı öldürmek?
AKP, MHP ve PKK meşru zeminde siyaset yapma konusunda uzlaşmışlar. CHP’nin DEM Parti ile yasal zeminde gerçekleştirdiği Kent Uzlaşısından neden rahatsız oldunuz peki? Rahatsız olmadılar, CHP sayesinde geleceğin savaşta değil, barışta olduğunu gördüler ve kabul ettiler, teslim olmak zorunda kaldılar. Barışın elitlerin müzakeresiyle değil, tabandan gelen mutabakatla sağlanacağını idrak edememişler ama. AKP ve MHP, muhalif seçmenin rızasını kazandığını gördükleri barış düşüncesinden kendilerine bir dokunulmazlık haresi yaratıp “istediğiniz barışsa, onu da biz yaparız” diyorlar ve olan bitene isyan etmek yerine sessizce izlememizi bekliyorlar. Bu dokunulmazlık haresiyle PKK’nın elinden aldıkları silahları muhaliflere doğrultmak akıllarındaki ilk plan (mecazi anlamda söylüyorum elbette). Erdoğan’ın barışı, anketlerde oyunun düştüğünü görene kadar. Sonrasını sonra göreceğiz..
Şimdi kalkıp;
“Eee, Öcalan tahliye olunca İmamoğlu da tahliye olacak mı?
Yahut
“DEM Parti’nin kazandığı belediyelere atanan kayyumlar geri çekilince, CHP’li belediyelere atanan kayyumlar da çekilecek mi?” gibi safça sorular sormayın rica ederim.
AKP ve MHP’nin tutuldukları bu delirium halinden mantıklı cevaplar, tutarlı davranışlar, adil tutumlar beklemek ahmaklıktır. Yasaların herkese eşit şekilde uygulanacağı vehminden sıyrılmalısınız. AKMHP’nin tutarsızca, ilkesizce, riyakârca işine geleni, işine geldiği gibi eyleme davranışını kabullenmelisiniz artık ve saçma sorular sormayı bırakmalısınız. Hukuksuzlukları yorumlarken tutarlılık beklemeyin, yasa ne diyor diye bakmayın, size yazık.
Sadece ve sadece şuna odaklanmalıyız.
Bu sırtlan sürüsünden, en kısa sürede, en hasarsız biçimde nasıl kurtulabiliriz? Bizi birbirimize düşürerek varolabilen bu yapıdan kurtulunca, barış gelecek zaten.
Dilimize pelesenk olmuş ve bu güne kadar her daim haklı çıkarmış bir cümle var; Burası Türkiye, burada her şey mümkün. Bakalım kendi menfaati için ülkeyi yakmakta beis görmeyen siz mi daha manyaksınız, yoksa ülkesini korumak için hiçbir tehditten korkmayan, yatarken polis gelirse ev dağınık olmasın diye etrafına bakınan manyaklar mı?