Portrait of a young man with facial hair, outdoors in a natural setting. Serious expression.

AKP’lilerin seçimi – kürşat

  1. Ne zamandan beri AK Parti’ye oy veriyorsunuz?

Kürşat: 22 Temmuz 2007’de Ak Parti’ye oy vermiştim. Sonrasında 21 Ekim 2007’de anayasa değişikliği referandumuna “evet” oyu kullandım. O gün bu gün -yerel yönetimlerde ilçe belediye, belediye meclis üyeliği dışında- ne büyükşehir, ne genel seçim, ne de referandumlarda Sn. Erdoğan ve Ak Parti’nin istediği oyu kullanmadım.

2. İlk defa oy vermeye karar verdiğiniz zamanki motivasyonunuz neydi?

Kürşat: Ben o dönem ülkü ocaklarındaydım. Ve ilk oy kullanacağım seçimdi. Milliyetçi – Muhafazakar fakat AKP karşıtı bir aileyiz. Ancak o dönem cumhuriyet mitingleri, mitinglerde başörtüsüne ve takanlara yapılan hakaret ve aşağılamalar, Tuncay Özkan ve rahmetli Cüneyt Arcayürek gibi isimlerin kışkırtıcı açıklamaları ve o dönem yakın olduğum MHP ve Ülkücü Camianın maalesef bu mitinglere karşı olmadığı gibi yer yer destek vermesi bizi ailece çok sinirlendirdi ve Ak Partiye oyumuzu kullandık.

3. Zaman içerisinde fikir değiştirdiğiniz ya da farklı bir parti arayışına girdiğiniz oldu mu? Olduysa ne zaman oldu?

Kürşat: İlk oyumdan sonra bir süre Ak Partiyi sevmeye çalıştım aslında. Fakat Habur sınır kapısı olayı ile başlayan süreçte yeniden MHP’ye döndüm. Tabi MHP’nin Sn. Erdoğan’a destek verdiği günden bu yana da her seçim farklı bir muhalefet partisine oy kullandım.

4. Şuan oy verdiğiniz partiye gönül rahatlığıyla mı oy veriyorsunuz yoksa eleştirmenize rağmen mi oy veriyorsunuz?

Kürşat: Son genel seçimlerde ilk turda Sinan Oğan’a, ikinci turda Kemal Kılıçdaroğlu’na oy verdim. Parti olarak da CHP’ye oy vermiştim. 2024 Yerel Seçimlerde ise Ekrem İmamoğlu’na. Genel seçimlerde hiçbir tercihime içim sinerek oy vermedim. Yerel seçimlerde görece çok daha içime sinerek oy kullanmıştım, genel seçimlerdeki kadar homurdanarak oy vermedim.

5. Türkiye siyasetinde görmek istediğiniz ideal partiyi bana tarif edebilir misiniz?

Kürşat: İdeal partiyi ülke şartları, halkın demokrasi kültürü vs birçok parametre ile belirlemek lazım. Türkiye’nin mevcut rejiminde siyasi parti tarifi ne kadar anlamlı hale geldi emin değilim. Ancak 2025 Türkiyesi için bir defa bu kadro iyi bir “psikiatr, psikolog, doktor, fizyoterapist” olmalı. Sembolik olarak kullandığım bu meslekler ile kast ettiğim devlet, bürokrasi, hukuk başta olmak üzere o kadar yaralı ve hırpalanmış bir ülkeyiz ki; bir defa “yöneticiden” çok “rehabilite edici” bir kadro şart.

6. Türkiye’nin geleceğinden ümitli misiniz?

Kürşat: Gelecekten ümitli olmaktan başka çaremiz yok diye düşünüyorum. Çünkü ümitli olmazsak bu bizim kişisel hayatımızda da atalete sevk eden bir etkiye yol açar.

7. Türkiye’deki mütedeyyin kesimin hassasiyetlerini göz önüne aldığımızda AK Parti haricinde bir partinin yönetimi devralması nasıl sonuçlar doğurur?

Kürşat: Ben 9 yaşımdan 23 yaşıma kadar Adıyaman Menzil tarikatının içerisindeydim. Şu an çok uzak olsam da; mütedeyyin mahallenin hassasiyetlerini anlayabileceğimi tahmin ediyorum. Mütedeyyin kesimdeki hassasiyetlerin de zaman içerisinde çok değiştiğine inanıyorum. “Dine yönelik baskı” hassasiyetlerinden daha çok, “bu iktidar ile elde ettiğimiz avantaj ve imtiyazlar elimizden gider mi” endişesi daha ağır basıyor bence tercihlerinde. Tabi belli bir jenerasyonda hâlâ o dini yasak korkusunu gözlemleyebilirsiniz. Ama özellikle 1998’den itibaren doğan jenerasyon bunları aşarak, bambaşka bir Türkiye’de büyüdü. Dindar ailelerin çocukları da olsalar bu jenerasyonda bu hassasiyete dair pek bir şey kaldığını zannetmiyorum.

8. AK Parti iktidarının son 10 yılında özellikle toplumda ciddi bir kutuplaşma görünüyor ancak ben bunun yeni bir şey olmadığını sadece gün yüzüne çıkmamış, uzun zamandır var olan bir gerilim olduğunu düşünüyorum. Bu gerilimin bugün açıktan yaşandığını düşünürsek, AK Parti iktidarı sonrasında mütedeyyinlere karşı bir ötekileştirilme yaşatılacağını düşünüyor musunuz?

Kürşat: Mütedeyyinlere karşı bir ötekileştirme yaşatılacağını düşünmüyorum. Çünkü Gezi Parkı olaylarından bu yana “Anti – Erdoğan” karşıtı bir çatı var ve burada mütedeyyin insanlar da var. Bu çatıda “diğer” ile diyalog kuruldu ve gelişti. Türk siyaseti de hiç kuşku yok ki dönüştü. Fakat şu ihtimal de var tabi; Erdoğan döneminin palazlanmış vasat ve itici mütedeyyin “kanaat önderleri” için olası bir iktidar değişikliği sıkıntı yaratacaktır.

9. AK Parti iktidarının değiştiği bir ihtimalde toplumun tekrar normalleşeceğini düşünüyor musunuz?

Kürşat: “Normalleşme” ile kastınız “travmaların iyileşmesi” ise evet. En azından ilk ve büyük adım olacaktır. Ancak “daha demokratik, daha hukuka ve evrensel değerlere bağlı” bir topluma dönüşme anlamında normalleşme olacağını – en azından kısa vadede- düşünmüyorum. Fakat bir yandan da sıkışmış bir yay gibi insanların içten içe bu değerlerin kıymetini anladığı ancak açıklayamadığı, içinde ve dost sohbetlerinde sakladığı bir durum da var.

10. Mansur Yavaş hakkında ne düşünüyorsunuz?

Kürşat: 2009 yerel seçim kampanyasında Mansur bey için çalışmıştım. O zamanlar MHP’den adaydı. Mansur Bey, Beypazarı Belediye Başkanlığı döneminden çok çok uzakta maalesef. Sosyal yardımlar için hakkını teslim edeyim ancak icraat, hizmet ve bir yerde “siyaset eliti” olma noktasında maalesef düşüncelerim negatif.

11. Ekrem İmamoğlu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Kürşat: Ekrem İmamoğlu Sn. Erdoğan’ı siyasi kariyeri boyunca iki kez yenmiş birisi. 2019 yerel seçimlerinde iki turda da Sn. Erdoğan bizzat sahadaydı. Dolayısı ile Erdoğan vs İmamoğlu’na dönüşmüştü mücadele. Ne yalan söyleyeyim; mevcut siyasi aktörler içerisinde Sn. Erdoğan’ı yenebilecek tek isim. Fakat asli görevini fazla unutuyor. Belediye başkanlığı görevini biraz daha hatırlasa iyi olur.

12. Recep Tayyip Erdoğan hakkında ne düşünüyorsunuz?

Kürşat: Ve, geldik beni Silivri’ye götürecek soruya. Şaka bir yana, Sn. Erdoğan için öncelikle şunu söylemek lazım: 23 yıldır seçimle kesintisiz iktidar olması onu dünya siyaset literatürüne sokacak bir başarıdır. Seçim şaibesi vs elbet konuşulabilir fakat hakkaniyetli olmak gerekirse biz Suriye veya Kuzey Kore seçimleri yapmıyoruz. Dolayısı ile bu açıdan başarılı. Tabi ki Türkiye’ye büyük faydaları da oldu.

Ancak Sn. Erdoğan’ın 23 yıllık performansında Türkiye’ye ve vatandaşlara verdiği zararlar, faydalarından hem nicelik hem nitelik olarak daha büyük diye düşünüyorum. Kendisi bence bunun kısmen farkında. Fakat şahsını “milli ve manevi değerlerin sembolü, Allah’ın yeryüzündeki gölgesi” gibi kutsal bir yere konumlandırdı. Bu kutsiyetin devamı için de iktidarda kalması gerektiğini düşünüyor. İktidarda kalmak için de maalesef Türkiye’nin menfaati ile kendi menfaati karşı karşıya geldiğinde kendisini öne alıyor. Aslında sadece kendisi değil; bu “güç zehirlenmesi” olarak özetlediğim durumda çevresindekiler iki kat suçlu.