Devlet Bahçeli CHP’ye hakaret mi etti, yoksa kalkan mı oldu, bunu anlamaya çalıştığımız açıklamalar yapıyor bir süredir. Benim 2024 yerel seçimleri sonrası iddia etmeye başladığım gibi MHP, CHP’ye yeşil ışık mı yakıyor, yoksa ittifakını korumaya mı çalışıyor?
Eski yazılarımı okuyanlar bilirler, AKP & MHP savaşını bir pitonun bir adamı boğmasına benzetiyordum. Piton MHP (devlet aklı), adam da elbette Erdoğan, AKP değil. Piton adamı fena halde boğuyordu ancak adam da cebindeki çakısını pitona saplamıştı. Piton adamı boğmak üzere ilerledikçe, aynı zamanda karnı yarılıyor, hem yara alıyor, hem kan kaybediyor, hem de pislikler dışarı dökülüyordu. Bu zorunlu ittifak, gidebildiği yere kadar gitmek zorundaydı.
MHP’de, AKP’de büyük bir özgüvenle bu savaştan hasarsız ayrılma planları yapıyordu uzun zamandır ancak, 2019 yerel seçimlerinde Ekrem İmamoğlu’nun tüm baskı ve tehditlere rağmen Kürt seçmenin de oyunu alarak İstanbul’u kazanması, bitirim ikiliyi şoke etti. Öyle şok oldular ki, bir daha haykırması gerekti:
İstanbul’u K A Z A N D I M!!
İstanbul’u alanın Türkiye’yi alacağını bilen bitirim ikilinin planları değişmek zorunda kaldı. Mecburen daha çok kenetlendiler ama hâlâ birbirlerinden kurtulmak da istiyorlardı. Biri diğerine ihtiyaç duymadan tek adam olmak, diğeri ele geçirdiği devlette hacı yağı kokularına tahammül etmek zorunda kalmadan ağız tadıyla hüküm sürmek istiyordu.
2023 genel seçimlerinde CHP’nin Kürtlerle iletişim becerisinin tesadüf olmadığı ortaya çıkınca, kendi istikametini belirledi Bahçeli. 2024 yerel seçimlerinde tekrar sağlamasını yaptı ve “Haydi, Ya Allah” diyerek mehteran eşliğinde hem DEM Parti Genel Başkanlarına, hem Özgür Özel’e uzattı mübarek elini ve “Siyaseten söylediğim şeylere alınmıyorsunuz değil mi?” diyerek, yeni bir ihtimalin kapısını araladı.
Şimdi biz neden Bahçeli’nin siyaseten çıkıştığı son metninden CHP için olumsuz bir mesaj çıkaralım? Erdoğan’a delilin varsa tutukla, yoksa bırak diyor. E delil olmadığını hepimiz biliyoruz. CHP’ye kayyum atamaya kalkacak kadar siyasi manevra kabiliyetini kaybeden Erdoğan’a, işte orada dur diyor. Mümtazer Türköne aracılığıyla “Tayyip Bey iyi bir politikacı, iyi politikacılar yolun sonunu görür ve kendisini kötü bir duruma düşürmeden gider” dedirtiyor. O teklifi iki hafta önce ben de yapmıştım. “Onurlu bir kaybediş için Hakan Fidan’ı aday gösterin ve seçmeninizden affınızı isteyerek ayrılın. Mertçe bir mücadele olsun, iyi olan kazansın” dedim. Hepi topu iki hafta geçti bu çağrının üzerinden ama saray rejimi Tazmanya Canavarı gibi gündemi her gün sil baştan dağıttığı için, artık bir karşılığı yok, o tren kaçtı. O iki hafta içerisinde çok rezaletler yaşandı. Artık bıraksa da küçük düşmüş olacak, bırakmasa da. Ben sonuna kadar elinden gelen bütün kötülükleri yapıp, bu şekilde kazanma imkânı kalmadığında Vahdettin’in gittiği yoldan gideceğini düşünüyorum. Bakalım zaman beni yine haklı çıkaracak mı?
Bitirim ikilinin gelecek hayalleri onları farklı yollara sevk etse de, hedefleri bir noktada kesişiyor. En az Tayyip Erdoğan kadar Devlet Bahçeli de hazzetmiyor Ekrem İmamoğlu’ndan. İkisi için de büyük bir tehdit. Çünkü o okumuş tayfası çokbilmiş cümleleriyle, eski köye yeni adet yönetim biçimleriyle devleti yönetmeye kalkacak, ukalalık yapacaklar. İmamoğlu’nun modern bürokratlarının yanında otopark mafyası tipli memurlar nasıl tespih sallayacak, koltuklarında bacaklarını yayıp oturacaklar? Bence Bahçeli’nin hayali, sarayın planıyla uyumlu olarak Ekrem İmamoğlu’nu ekarte etmek, bunu sağladıktan sonra sarayı yarı yolda bırakıp CHP ittifakıyla Mansur Yavaş’ı aday göstererek seçime gitmekti. Mansur Yavaş’a tepki gösterenler, neyi bekliyor diyenler, ne yapacak diyenler, ayağına kadar gelecek topa vurmayı bekliyor, neyi bekleyecek?
Ha, sarayın oyunu tutmayıp da Ekrem İmamoğlu aday olup daha güçlü bir şekilde sahalara dönerse, o zaman da süreç boyunca kardeşinin yanında durur, yarın öbür gün yoldaşlığının hediyesi olarak yine cumhurbaşkanlığı makamını kazanabilir, kaybedeceği hiçbir şey yok. Her halükârda durduğu yerde durması yeterli.
Sarayın da, MHP’nin de, Mansur Yavaş’ın da, Özgür Özel’in de, Trump’ın da, Avrupa’nın da hatta Ekrem İmamoğlu’nun bile hiç hesabında olmayan şey ise, vatandaşın sadece Erdoğan’a değil, kimseye eyvallahının kalmamasıydı. Mücadelemiz sadece İmamoğlu için değil, CHP için değil, devlet için değil. Mücadelemiz, özgürlük ve demokrasi mücadelesi. Vallahi sizin için değil, egemenlik kayıtsız ve şartsız millette kalsın diye uğraşıyoruz biz.
Saraçhane Özgürlük ve Demokrasi mücadelesi için dolup taştı. Eylemler bu yüzden tüm yurda yayıldı. Çünkü saray, haddini aştı. Herkese haddinizi bilin diye parmak sallamaktan başka cümlesi kalmayan suçlu ve güçlüler, hadlerini bilmedikleri için alaşağı oluyorlar.
Başlıktaki sorunun cevabını vereyim; Bahçeli, CHP & MHP & DEM ittifakı için zemin hazırlıyor. Süreci baltalamak için 40 dereden su getiren Erdoğan’ı acele ettiriyor. Bahçeli belli ki giderken çöpü atma görevini Erdoğan’a vermiş, bu yüzden sıkıştırıp duruyor. Yoksa neden iktidar ortağını aramak, güllerle bezeli bir akşam yemeği masasında güzellikle uyarmak varken, medyadan açıklarını ifşa ediyor?
Baya, haydi toparlan, acelemiz var diyor. CHP’ye ettiği hakaretlerin zaman kazanmak ve pazarlık payını arttırmak için olduğunu düşünüyorum. Erdoğan’a ettiği hakaretlerin, tehditlerin ardından iktidarının ortağı olan Bahçeli’den bahsediyoruz. Sağcılarda bu bir gelenek biliyorsunuz, en büyük hakaretleri edenler en büyük payı alır. Bakınız, Davutoğlu ne olur beni de alsanıza aranıza diyor ama kapıdan içeri sokulmuyor, Meral AKşener, Süleyman Soylu, Numan Kurtulmuş, Devlet Bahçeli, Sinan Oğan, Kürşat Zorlu baş tacı oldular.
CHP bu örtülü teklifi-hatta tacizi değerlendirebilir ancak Bahçeli, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçişteki katkısı ve AKP’nin cunta rejimine dönüşecek kadar devlette palazlanması sürecinin hesabını vermeyecek mi? Sadece takım değiştirerek bu ülkeye verdiği zararların bakiyesinden kurtulacak mı?
CHP şunun farkında olmalı ve zaten kendi rızasıyla gelmek isteyen Bahçeli’ye el uzatmak yerine özgüvenle hareket etmeli. Halk yanınızda, MHP’ye ihtiyacınız yok, hiçbir partiye ihtiyacınız yok. Güçlü olan sizsiniz. Muhteşem bir arabayı almaya karar veren İç Anadolu köylüsü bir müşterinin, “orası da öyleymiş, burası da böyleymiş, alırdım emme” diyerek fiyat düşürmeye çalışması gibi, zaten kazanacağınız bir zaferde MHP’nin sizi kurtarma bahanesiyle kendisini kurtarmasına müsamaha göstermeyin. Gücünüzün farkında olun. Zaten devrilip gidiyorlar, onlar uzanacak her ele muhtaçlar ama siz, halktan başka kimseye eyvallah etmek zorunda değilsiniz. Sizi Bahçeli değil, halk iktidar yapacak. Tabii, rüzgârı yelkeninize doldurmayı başarabilirseniz. Siz kararlı oldukça dönüyor kararsızlar kararlıya. Artık batmak üzere olan gemiyi CHP iktidarında nasıl kurtaracağınızı anlatmaya başlasanız da, iktidar sizinle uğraşmak yerine cevap yetiştirmeye çalışsa. Halk bir onlara, bir size baksa. Öğrenciye, emekliye, işsize, bekârlara, evlilere, çocuklara ne vaat ediyorsunuz? Eğitim sistemi, sağlık sistemi, finans sistemi, konut edinme imkânları, tarım politikalarınız neler? Artık bunları konuşmanın zamanı.
Yerinizde olsam, mitinglerde halkı gaza getirmeye çalışmak, tavında tutmaya çalışmak yerine, Türkiye’nin her yerinde forumlar düzenler, bu forumlarda özellikle gençlerin siyasetten, politikacılardan, bürokratlardan, devletten beklentilerini dinler, nasıl bir Türkiye arzuladıklarını sorar, neden siyasette yer almadıklarını, yer almayı düşünmek için nasıl bir siyaset ortamı görmek istediklerini anlamaya çalışırdım. Çünkü bu ülkede siyasetçi profili değişmedikçe hiçbir şey değişmeyecek. İşe, okula bisikletle, metroyla, otobüsle giden insanlar siyasete girmedikçe, meclise bisikletle giden vekil göremeyeceğiz. Genel merkez prensleri, prensesleri halkın halinden anlamıyor. Kuru kuru, bom boş laflar ediyorlar.
Üzgünüm, değişim istiyorsanız önce kendinizden, siyaset yapma biçiminizden başlayacaksınız. Gelecek vizyonunuzu anlatın ama anlattığınız kadar dinlemeye de başlayın bir fasıl. Bunu ciddi bir iş olarak yapın. Atatürk’ün kongre yaptığı illerde miting yapmayın sadece, o miting yapmak için gezmedi kelle koltukta. Demokrasiyi içselleştiren insanları örgütledi kongrelerle. Madem bugün o günden farklı değildir, o halde siz de il il gezip otobüsün üzerinden buyurmayın, aşağı inin, forumlar düzenleyin ve dinleyin, insanlar nasıl bir Türkiye görmek istiyorlar? Bu forumları yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızla da yapın. Yeni Türkiye bu yüzyılın şartlarına göre nasıl yönetilmeli, bunu halkla kararlaştırdığınız diyalog fırsatlarına çevirin gezilerinizi. Nasıl yönetmeniz gerektiğini, neden demokrasiyi bu kadar içselleştirmiş vatandaşa sormuyorsunuz?

Madem Cumhuriyet Halk Partisi’siniz, CHP iktidarını halktan başka kimseyle paylaşmamayı bu halka borçlusunuz. Cumhuriyet kurulduğundan beri darbecilere karşı demokrasiyi savunan, 23 yıldır bu iktidarı göndermek için elinden ne geliyorsa yapan muhalif seçmene borçlusunuz!!