İs laam cııııııı.
İslam-cı geldi haaanıııım..
Gerçek dışı beyanlarım, ucuz provokasyonlarım vaar, İs laam cııııı.
Din alır, din satarım, İs lam cıııı..
Bir ideolojinin sonuna cı-ci-cu ve çü eki geliyorsa, o ideoloji satılıktır. Nokta!!
Ha İslam-cı, ha Atatürk-çü.
Ben Atatürk’ü çok seviyorum. Kadınlar için, ülkem için yaptıklarına minnettarım. Devrimlerini hayati görüyorum, kabulleniyorum ve kıymetini biliyorum ama Atatürk-çü değilim. Kendimi ifade etmek için Atatürk-çü kimliği kullanmıyorum. Birilerini kendi tarafıma çekmek yahut birilerine yaklaşmak için Atatürk’ten istifade etmiyorum. Onunla övünürüm ama toplumda kabul görmek için benim kendi fikirlerim, kendi cümlelerim, kendi duygularım var.
Aynı şekilde Müslüman ile İslam-cıyı da birbirinden ayırabiliriz. Bir kişi samimi dindar olabilir, dinini yaymak istiyor da olabilir ama dervişane bir yaşam sürerek, sosyal bir yaşam sürdüğü halde dünya hayatının lezzetlerinden uzak durarak dini emirleri telkin etmek yerine, tüketim odaklı bir hayat yaşayıp dünyanın nimetlerini merkeze koyduğu halde diğer insanlara din bezirgânlığı yapıyorsa, samimi dindar olmaktan çıkıyor. Dinini insan ilişkilerinde, siyasette, ticarette bir üstünlük aracı kılmak istiyorsa, din tüccarı bir İslam-cı oluyor. Tüccarlık başlayınca da, din bir hizmet gibi, bir mal gibi alınıp satılan bir şeye dönüşüyor.
Sattığınız şey din. Peki, karşılığında ne alıyorsunuz? Manevi bir şey mi? Yoksa mevki, makam, iş, eş, para mı?
Bugün Menzil cemaati büyük bir kavga görüntüsü veriyor. Bu insanlar cennete girme kuyruğunda beklerken sıraya kaynak yapanlarla kavga etmiyor. Cemaat üyelerinden toplanan paralarla edinilmiş mülkleri paylaşamadıkları için kavga ediyorlar. Sadece mülk değil, iktidarla ilişkilerindeki imtiyazdan daha fazla yararlanmak için liderlik mücadelesi veriyorlar. İslam-cılar, din bezirgânlıklarının sonucunda elde ettikleri insan sayısının karşılığında kurumların, konumların ve kazanımların pazarlığını yapıyorlar.
Dün FETÖ, Allah rızası için mi barlarda şakirt toplamaya çalışıyordu? Dindar nesil için mi KPSS sorularını çalıyordu? Afrika’da su kuyusu açtıktan sonra “Haydi Allah’a ısmarladık?” deyip arkasını mı dönüyordu, yoksa propaganda faaliyetine başlayıp okul açmanın, uluslararası kuruluşlara yanaşmanın, fon almanın planlarını mı yapıyordu?
İslam-cılar aldıkları oylarla dine mi hizmet ettiler, kendilerine mi? Din satıp, oy aldılar. Ahiret satıp, dünyalık aldılar. Maneviyat satıp, maddiyat kazandılar.
İslam-cı kimdir?
Dinini kendi halinde günlük hayatının bir parçası olarak yaşarken insanlara yaşam tarzını dayatma gereği hissetmeyen, çocuklarına bile telkinde bulunup müdahalede bulunmayan insan samimi bir dindardır.
Dini yaşam tarzıyla yansıtmak yerine, bezirganlığını yapandır İslam-cıdır!!
Örneğin; cami duvarına parti pankartı asandır İslam-cı. Miting meydanında muhalifleri din düşmanı olarak gören, rakibiyle siyasi retorik kurarak mücadele etmek yerine, Kur’an-ın ayetlerini, peygamberin hadislerini malzeme edip, sanki ayet ve hadislerde tasvir edilen düşman siyasi rakibiymiş gibi hedef gösterendir İslam-cı. Cuma Hutbesi yahut ilahiyat fakültesi kürsüsü haricinde kürsüde ayet, hadis okuyandır İslam-cı. Cuma hutbesinde siyaset yapandır İslam-cı. Espressolab boykot listesine girince iftardan sonra orada kahve içen, önünde namaza durandır İslam-cı. Amerikan donanmasını kıble edinendir İslam-cı.
Galata köprüsünde İsrail’i lanetlerken, arka tarafta İsrail ile ticarete devam edendir İslam-cı. Dindar değil, dincidir. Dinin savaş hukukunu hayat mücadelesindeki rakiplerine uygular, ama kul hakkından çekinmez. Din onun için işlevseldir. Bazen vardır, bazen yoktur. Ne de olsa yoruma açıktır ve o da dilediği gibi yorumlar.
Dindar insanları ortak paydaları olan dinden dolayı kendisini desteklemeye davet eder İslam-cı. Dinin güzellikle veya zorla yaşatılması gerektiğine kani insanlar da itiraz edemeyecekleri bir noktadan çağırılınca davete icabet eder çoğunlukla. Çünkü dinleri onlara dindar olmanın yetmediğini, aynı zamanda dinlerini yaymaları gerektiğini emretmiştir. Bu insanlar pragmatik düşünerek, dini yaymanın en kolay yolunun dindar bir iktidardan geçtiğini düşünürler. Dindar politikacı da vadettiği üzere, destek gördüğü ölçüde dindar bir yaşamı topluma tavsiye eder. Tavsiye etmesi yeterli gelmezse, eğitim müfredatıyla ikna etmeye çalışır ve dindar olmayan yaşam tarzını hedef göstermeye başlar. Çünkü dindar olmayanlar aynı zamanda dindar kimliğinden dolayı ona asla oy vermeyecek olanlardır. Böylece toplumun dindar kesimi ile iktidar, toplumun kontrolünü eline almanın kolaylığını ve keyfini yaşar.
Farklı yaşam tarzlarının harcamalarına getirilen ek vergiler dindarlarca memnuniyetle karşılanır ve onlardan yana olan iktidarlarının zeval görmemesi için duaya dururlar. Çocuklarına laf geçiremedikçe iktidardan medet umarlar. Din sıkıcı ve kısıtlayıcı bir şeydir ve gençler maalesef genellikle sıkıya gelmek istememektedir. İşte tam bu noktada iktidarları onlardan yana politikalar geliştirdiği için kendi çocuklarını devletin de desteğiyle zapt-u rapt altına alabildikleri için memnun olurlar. Herşey onlardan yanadır.
Sıkıysa cemaat yurdunda kalmasın evladı, devlet yurdu da dindar nesil yetiştirmek üzere dizayn edilmiştir. Çocuğa kaçacak delik kalmamıştır. Eh, geliri de yoktur, el mahkum, dindar görünmenin güvenli limanına sığınır yahut alayına isyan eder çocuk. Hem aileye, hem devlete.
İslam-cı düzende din alınır, satılır bir şeydir ama bu alınan ve satılan şeyin bir ekonomisi vardır artık. Malınızı alırsınız, satarsınız, bazen kâr, bazen zarar edersiniz. Bazen değer kaybeder, bazen yükselirsiniz. Bazen prim yapar, bazen borçlanırsınız. Tıpkı sizin gibi dinin alınıp satılan bir şey olduğunu keşfeden başkaları da girer piyasaya.
Bir sakalla, birkaç ayetle, bir şalla piyasa yapar. Dindar olmadığı halde dindar yaşıyor görünen çocuklarınız, başını bağlar ama kolunu bağlamaz mesela. Bu şekilde başı örtülü ama namaz kılmayan, oruç tutmayan, turistik seyahat olarak umreye giden ama dini vecibelerini yerine getirmeyen çocuklarınız olur. Sakallı, dar paça pantolonlu, uyuşturucu kullanmaktan çekinmeyen, şarap cennette de var canım kolaycılığına kaçan, flört ettiği kıza dini nikâh kıyan romantik serseri oğullarınız olur. Sonra gün gelir bu çocuklar birbirini bulur. Birbirinin halinden anlayıp can yoldaşı olmak ister de evlenmeye karar verirlerse, kına gecesinde alkolsüz şampanya patlatır, muta nikâhıyla bekârlığa veda partisi yaparlar.
Wallahi bozulmak yok, bunu siz istediniz. Dinin alınıp satılan bir şey olduğunu, dinin yoruma açık bir şey olduğunu, tövbe kapısının her daim açık olduğunu onlara siz gösterdiniz. “Eskiden Ramazan’a saygı vardı, şimdi kimsenin saygısı kalmadı.” diye ağlamayın. Başörtülü kızlar sokak ortasında sigara içiyor zaten, çember sakallı oğlanlarınız nargile kafelerde yayılıyor. Siz kendi dininize saygı duymuyorken, kim, neden, sizin için ekstra bir zahmete katlansın ki?
Dini yaşamak yerine pazarlarda, meydanlarda, miting alanlarında satarken düşünecektiniz İslam-cılar!!